0

Türkiye’de yürütülen karşı kampanyalara karşın sezaryen doğum oranları büyüme gösteriyor. Dünya Afiyet Örgütü doğumların yüzde 10-15’inin sezaryen yapılması tavsiyesinde bulunuyor ama yapılan incelemeler Türkiye’de sezaryen doğum oranının yüzde 54 civarında olduğunu, özel hastanelerde ise bu oranın yüzde 90’lara yükseldiğini gösteriyor. Prof. Dr. Aydan Asyalı Biri, sezaryenin bayan sağlığı üstünde yarattığı risklere uyarı çekerek “ivedilikle üstünde durulması gerekiyor” diyor. 

s-9ddb0205d72fa2ed4bdc97e1cb8e279cf8ebbc DSÖ kadar 137 ülkede yapılan bir araştırma, bebeklerin nasıl dünyaya geldiğini karşılaştırıyor. Araştırma, bu ülkelerden sadece 14’ünde DSÖ’nün kıstaslarına uyulduğunu gösteriyor. Bu ülkeler arasında Ukrayna, Namibya, Guatemala ve Suudi Arabistan bulunuyor. Türkiye, Almanya, Darı, ABD gibi ülkelerde ise gereğinden fazla sezaryen yapılıyor. Bu araştırma, doğum oranı yüksek olan ülkelerde, sezaryen oranının düşük olduğunu ortaya koyuyor. Bunun da somut durum ile bağlantısı olduğu tahmin ediliyor. Sezaryen oranının düşük olduğu ülkeler, dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer alıyor. s-d94668a05b5e7e3ce93047af507bf63ee94daa

Türkiye’de 20 yılda yüzde 14’ten yüzde 54’e yükseldi

s-d34de7d8331dc721f174127e443008b5922c23 Türkiye’de sezaryenle doğum oranında, yapılan kampanyalara rağmen istenen sonuç bir türlü alınamıyor. Doğasında Doğum Derneği Başkanı Prof. Dr. Aydan Asyalı Biri, konu hakkında şu bilgileri verdi:”Sezaryen oranları artarak devam ediyor. 1998’de yüzde 14 civarında olan sezaryenle doğum oranı 2010’da yüzde 49.7 oldu. 2013 yılının ortalarında yüzde 35’e indirilmesi için kampanya başlatıldı ama çoğaltma engellenemedi. Halen Türkiye genelinde sezaryenle doğum yüzde 54 seviyesinde. Özel hastanelerde bu oran yüzde 90 düzeyinde. Sezaryen doğumun kadın sağlığı açısından uzun dönemde büyüyen anne ölümlerine yol açması sebebiyle ivedikle üstünde durulması gerekiyor.” Türkiye Sezaryen Doğumda Dünya Birincisi: Peki Niçin? –

Anket sonucu: Kadınların yüzde 97’si normal doğumdan yanlamasına, oysa sadece yüzde 43’ü olağan doğum yaptı

s-ab2b722ace579ed40d4bd08985fb42f890df7aProf. Dr. Biri, yapılan anket çalışmasının sonuçlarını ise şöyle aktardı: Ankete 1200 kadın katıldı. Bunlardan yüzde 92’si üreme çağında ve 2 çocuk sahibi. Yüzde 51.23’ü üniversite veya lisansüstü öğrenim görmüş ve 26-49 yaş aralığında.Yüzde 97’si adi doğumun daha dinç olduğunu ifade etti. Oysa normal doğum yapacağını belirtenlerin oranı yüzde 85’te kaldı. Yapanların oranı ise sadece yüzde 43.Sezaryenle doğum yapan annelerin yüzde 25’i, olağan doğum yapma konusunda istekli oldukları halde “Bebeğin başı büyük, bebek büyük, kordon var, suyun azalmış, plesenta yaşlanmış” gibi doktor yönlendirmesi ile sezaryeni seçim ettiklerini kaydetti.Annelerin yüzde 41’i, doğumdan sonraki birincil gün bebeklerine mama takviyesinde bulundu.

Sezaryen anne açısından hangi riskleri içeriyor?

s-02a0d9d9059cf3f02ac28dedfc160689cc6fb3 Birincil doğumun planlı sezaryen ile yapılması, afiyet sisteminin iyi işlediği ülkelerde hiçbir sorun yaratmıyor. Oysa birçok zaman sorunlar sezaryen sonrasında ortaya çıkıyor. Örneğin plasentanın güvenli olmayan bir şekilde kayma riski artabiliyor. Bunun yanı sıra sezaryen sonrasında çoğunlukla kanama, tromboz ve organların birbirine yapışması durumuyla karşılaşılabiliyor. Her sezaryende anne açısından risk artıyor.Bu durum, bilhassa kadınların geleneksel olarak fazla çocuk doğurduğu bölgelerde sorun yaratıyor.

Sezaryen sonrası doğurganlıkta yüzde 17 azalma

Bazı kadınlar için sezaryen sonrasında bitmiş gebe kalmak baskı oluyor. Bunun en önemli nedeninin ise organların birbirine yapışması olduğu belirtiliyor. Sezaryen sonrasında doğurganlık oranının takriben yüzde 17 azaldığı gözlemleniyor.

Sezaryen çocuk açısından hangi riskleri taşıyor?

s-a07e401fd8fbe15306d588e88479c9463af299 Alman afiyet sigortası şirketi Barmer göre yapılan bir araştırma, kadınların sezaryeni seçim etme sebepleri aralarında randevu defterine uyması ve daha iyi planlanabilmesinin daha aşağı sıralarda olduğunu gösteriyor. Kadınların çoğu bebeklerine ilişkin endişeler sebebiyle sezaryeni tercih ediyor ve doğal yollarla doğumun bebek üzerindeki etkilerini azaltmayı hedefliyor. Oysa doğum sancıları ve doğum sürecinin bebekler için olumlu olduğu, bebeğin metabolizmasının armoni sağlamasına destek ettiği belirtiliyor. Bebeklerin, esas karnında akciğerlerinin suyla dolduğu ve doğum sırasındaki baskının bu suyun dışarı atılmasını sağladığı ve böylelikle akciğerlerin nefes almaya hazırlandığına dikkat çekiliyor. Ama sezaryen bu süreci engelliyor. Hazır olmadan dünyaya gelen bebek için bu şart çoğu zaman ürkütücü oluyor. bu nedenle, sezaryen ardından bebekler sıklıkla sorunlarla karşılıyor, yapay solunum yaptırılmaları, hatta yoğun bakıma alınmaları gerekebiliyor. Uzun vadede, sezaryen ile doğan bebeklerde astım, şeker hastalığı, alerji ve bağışıklık sistemine ilişkin öteki hastalıklara yakalanma riski artıyor.

Dünya Sağlık Örgütü: ‘Zorunlu olmadıkça sıradan doğum sürecine müdahale etmeyin’

s-3503c981ac611f23b3257004f25b705df64d22 Günümüzde kadınlara doğum için eski yıllara kıyasla daha eksik zaman tanınıyor. Geçerli nedenler bulunmamasına rağmen doğum için hastaneye gelen kadınlara sıklıkla suni sızı veriliyor. Rahim ağzının saatte en azından 1 santimetre açılmaması hâlinde, ebeler ve jinekologların çoğu huzursuz oluyor. Bu durumda da doğum hızlandırılıyor. Bu eğilimi gözlemleyen DSÖ, olağan doğum sürecine gerekmedikçe müdahalede bulunulmamasını ve birebir ebe desteğinin artırılmasını öğüt ediyor. Kaynaklar: Deutsche Welle Türkçe, Habertürk


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

0
Rizedio

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir