0

Modern dünyada halen ortaya çıkarılamamış çoğu gizem var. Bunların en ünlülerinden biri de şüphesiz Kanada’daki Oak Adası ve adanın dipsiz çukuru.

Kanada’nın Quebec eyaletinin doğusunda yer alan Nova Scotia Adası’nın yakınlarında minik bir ada Oak Adası.

s-3d120783b7968b27f19269b6f936882cd2df05Oak, ana kapı çağrıda bulunmak ve bu ada adını üstünü kaplayan kızıl meşe odunu adasından alıyor.

Bu basmakalıp adanın gizemi, 1795 yılında raslantı keşfedildi.

s-c6bf490d438109b382ca5dba9f687cf71e8092O yılın yaz aylarında adanın yakınlarından kanoyla geçen 16 yaşındaki Daniel McGinnis, adaya çıkıp yürümeye başladı. Eski bir patikadan ormanın derinliklerine yürüyen genç, ağaçsız bir bölgeye çıktı. Bu açık alanda tek bir büyük meşe ağacı vardı. Ağacın dallarından biri budanmıştı ve budanan kısımlar topraktaki bir göçüğün 5 metre dek üzerinde uzanıyordu. Bu göçük nokta Daniel McGinnis’in dikkatini çekti. Bunun bir define olabileceğini düşündü. Hemen adaya 6 km uzaklıktaki evine, Chester’a geri döndü. Ertesi gün yanına 20 yaşın­daki John Smith ve 13 yaşındaki Anthony Vaughn’la Oak Adası’na döndü. Çukuru kazmaya koyulan üçlü birincil alıştırma saatlerinde şaşkınlığa düştü, yüzeyin 60 cm kadar aşağıda taşlarla örtülü bir delik vardı. Üç metre aşağıda ise giriş, ana kapı kütükleriyle boydan badana kapatılmıştı. Gençler çalışmaya devam ettiler, 6 m ile 9 m arasında benzer kütüklere rastladılar. Pes eden arkadaşlar, geri döndü.

Bu durum, efsanelerin canlanmasına neden oldu.

s-add1aa15a481fe0dd645df867a363d5e938b1eChester’a gidip bulduklarına inandıkları defineyi çıkarmak için yardım aramaya başlayan gençler, maalesef alan halkından istedikleri desteği alamadılar. Chesterlı bir kadının annesi bölgeye birincil yerleşen kişilerdendi. Kadın bir anıdan söz etti. Eskiden adada ateşler ve garip ışıklar görünmüştü. Bir tekne dolusu adam, ne olup bittiğini incelemeye gitmişler. Sonradan da arkalarında iz bırakmadan değil olmuşlardı. Kadına kadar, zeki bir insan bu adanın yakınından geçmemeliydi.

Yıllar sonradan bir defa daha denediler.

s-0a9a12b02c5d0ce693869e3961b68070360e00Üçlü, bekledikleri yardımı tam 9 sene daha sonra 30 yaşında hali vakti uygun biri olan Simeon Lynds’den alabildi. Lynds, Anthony Vaughn’ın kendisine anlattığı öyküden etkilenmişti. Üç gençle araştırmalarına yardımcı olmak için bir ortaklık kurdu. bu arada John Smith de kazdıkları yeri çevreleyen arazinin bir kısmını satın almıştı. Daha sonraki 30 yıl boyunca kalan kısmı da parça parça satın almayı başardı. Sonunda adanın bütün Doğu yanı, onun mülkiyetine geçecekti. Grup 1804 yılında gizemli Oak Adası’na böyle çıktılar.

Çukur ne değin kazılırsa kazılsın, sonu gelmiyordu.

s-5a99f9c3aa4f9ebd94ac32bb8bf49002ae1699Aradan geçen yıllar her tarafında kimse buraya el sürmemişti. ilk aşamada 27 metreye ulaşıldı ve her üç metrede bir aynı ana kapı kütüklerinin bulunduğu anlaşıldı. 12 metreden sonra kütüklerin üstünde bir kömür tabakası vardı, 15 metrede bir kat cam macunu, 18 metrede ise bir kat hindistan cevizi lifi bulundu. Ve 27 metreye gelindiğinde en ilginç şey keşfedildi, burada üstünde bilinmez ilginç bir yazının bulunduğu bir taş vardı. Taşı çıkardılar, oysa kuyuya yoğun şekilde su dolunca araştırmalar yine yarım kaldı.

Esrarengiz taşın sırrı maalesef çözülemedi.

s-cc7a9198c958cf6dd3949b095058809cdec1a3Bu taş diğer bir yerden getirilmemişti, adanın taşıydı. Üzerindeki acayip işaretlerle bu taş, kuşkusuz çok değerli bir ipucuydu. John Smith taşı adada yaptığı evin şöminesinin arkasına dikti. Bu akılsızca yapılan tutum, zaten silinmeye yüz tutan sembollerin korunmasına engel oldu. Yarım yüzyıl sonra taş, Halifax’ta sergilendi. Hedef, çukurda buluş olabilmek için daha pozitif gelir sağlanmasıydı. O sırada bir yabancı diller profesörü, şifreyi çözdüğünü iddia etti: “10 adım aşağıda iki milyon sterlin.” Bu yüzyılın başlarında ise taşı gören birisi, sonra 1935’te başka bir şey hatırladı. Son bir sözcük daha vardı. Lakin o, taşı her yerde gördüğünde üstündeki yazı tamamen silinip gitmişti. O günden bu yandan taşı başka gören olmadı.

Güya bir Bubi tuzağıydı.

s-c0fa9d3e9ed7def4b7fb8ece23c7a4d966b17aBir sene sonra kaldıkları yerden devam etmek isteyen ekip, bu kez çukura paralel yeni çukurlar kazmayı denedi. Çukura bu vesileyle “The Money Pit” yani “Para Çukuru” adı verilmişti. Bu yeni tünelden Para Çukuru´ndaki suyun boşaltılması planlanıyordu ama olmadı; su gelip bu kuyuyu da doldurarak çalışmaları 45 sene boyunca durdurdu. Bu aksiliğin bir Bubi Tuzağı olduğu düşünüldü. aynı zamanda yaklaşık 150 metrelik bir su yolu da keşfedildi ve bu kanal Para Çukuru´ndan başlayıp Smith´s Cove denen yere bağlanmıştı; su ne kadar ivedi boşaltılsa da, deniz suyu gelip yine boşluğu dolduruyordu. Keşif daha karışık ve kusursuz planlar gerektiriyordu, çünkü Para Çukuru´nun bilinmeyen mimarları öylesine ustaydılar oysa, geçmek muhtemel olmuyordu.

Bu karışık oysa mükemmel armoni, ancak sanatçı bir mühendisliğin eseri olabilirdi.

s-abc93d2cb60fe0f34054e270ac9767c9e4a6c0Başından beri çukurun meşhur korsan Kaptan William Kidd´in gizli hazinesi, Shakespeare´in Bacon tarafından saklanan el yazması gerçek oyunları, İngilizler´le savaşan Fransızlar´ın veya İngilizlerin Amerika´ya sakladığı hazineler, Vikingler´in rahat üssü, korsanların bankası, Avrupalılar´dan kaçan İnka ve Mayalar´ın altın stoklarını saklamak amacıyla kazıldığı gibi birçok acayip iddia vardı. Hatta Tapınak Şövalyelerinin mirasının bu çukura gizlendiği bile söyleniyordu. Ancak en güçlü bahis korsanlar üzerineydi. Çukurdaki suyu tahliye etmek için denenen tüm yolların başarısızlıkla sonuçlanması, çukurun üstün bir mühendislik eseri olduğunu gösteriyordu. Bir uzmana göre, açılan tünel, disiplinli 100 adamla, günde üç vardiya halinde ancak 6 ayda tamamlanabi­lirdi. Onları böylesi yıpratıcı bir çalışmada yöneten ise, mükemmel eğitim görmüş, tecrübeli bir mühendis olmalıydı.

Düzen, sanılandan fazla daha ayrıntılı ve karmaşıktı.

s-83fcb8b9c29a461b1f3faf8f083e58b4bd3f071849´da yeni bir şirket ortaya çıktı ve çukur yeniden hatırlandı. The Truro Company adlı şirket bu amaçla kurulmuştu. Şirket yeni teknolojiler kullanarak suyu emrindeki kanallara akıtmayı başardı ve bunun için de özel matkaplar kullanıldı. 30 metre aşıldığında çok sürükleyici bir platformla karşılaşıldı. Burada tepede 10 cm kalınlığında meşe odunu katmanı, altında da 55 cm kalınlığında metal parçacıklarından oluşmuş bir öteki katman vardı. Bunları 20 cm´lik yeni bir meşe odunu katmanı, ardından yine 55 cm´lik yeni bir metal tabaka ve en altta da 10 cm´lik yeni bir meşe odunu katmanı izliyordu. Arkasında bütün bunların tekrarlandığı yeni bir katmanlar grubu geliyordu. İşte bütün burada içi para doymuş olan iki fıçı veya sandık bulundu. Matkap geri çekilirken ucunda meşe odunu kıymıkları ve hindistan cevizinden üretilmiş halat parçacıklarına rastlandı. Daha da ilginci bu aşamada üç minik altın zincir baklasına da rastlanmasıydı. Bu altın halkalar ortadan kayboldular ve kimse ne olduklarını bulamadı.

Her araştırmada sistemin daha derin ve karışık olduğu ortaya çıktı.

s-30088966419f3114af1383495a0d599e51d96fHer kat aşıldıkça çukurun daha derinlere indiği anlaşılıyordu. Şirket 1850´de yeni bir paralel tünel açtı ama yine sel başlamıştı. Tüm pompalama çabaları boşa çıkarken su akışının gelgite ast olduğu anlaşıldı. Ve o zaman ayrım edildi ki, çukurun etrafındaki kumsal da özel yapılmıştı; yani yapaydı. Çukuru yapanlar 45 metre uzunluğundaki plajı aşan bir kanal sistemi yaratmışlardı, sistem bir elin parmaklarına benziyordu. Her parmak bir kanaldı; altı kil olan plajın altına kazılmış ve kayalarla şekillendirilmişti. Üzerlerine kıyılarda yer alan kayalar konulmuş, yılan otları ekilmiş ve metrelerce hindistan cevizi lifiyle kaplanmıştı. Aynı lifler bununla birlikte filtre görevi görüyorlar ve suyun getirdiği maddelerin kanalları kapaması engelleniyordu. Bu kanallar iç karada deniz suyu ile dolu olarak eğimli başka bir kanala bağlanıyorlar ve yerin altından artan bir şekilde 150 m kadar ötede Para Çukuru ile birleşiyordu. Sonraki araştırmalarda yeraltı kanalının 120 cm eninde, 60 cm yüksekliğinde olduğu anlaşıldı. Kanal taşlarla desteklenmişti ve Para Çukuru ile 29 ile 35 m arasında buluşuyordu. Truro Şirketi artık cevabı biliyordu, yapılacak tek şey kanalı kapatmaktan ibaretti. başlangıçta bir baraj yapı edildi, su akıtıldı ve kanallar söküldü lakin o aşamada patlayan bir fırtınada baraj çökünce araştırmalar tekrar durduruldu.

Her seferinde su basmasıyla başa dönüldü.

s-6e6f8fc1dd78f4d1f63461c4084e745ecef945Her pes edilişte çukur yeniden suyla doldu ve çalışmalara tekrar açtırmak gerekti. 1861, 1893 ve ve 1897’de yapılan detaylı araştırmalar da aynı su baskınları ile sona erdi.

Artık bu çukurda koskocoman bir hazine olduğuna inanç tamdı.

s-637003b5a3c48d7bb4f34c4ec1523c5b26dce3Yavaş yavaş derinlere inen şirketler, 52. metreye değin kazmayı başardı. Burada karşılaştıkları şeyle şoka uğradılar, bu bir çimento katıydı. İki metre kalınlığındaydı, çevresinde 17 cm yüksekliğinde ince duvarlar vardı. Bir kısmı ahşaptı, sonradan boşluklar vardı ve arada da ne olduğu anlaşılamayan diğer bir madde yer almıştı. Bundan sonra matkap yumuşak bir metal katmana ulaştı, aşağı 90 cm kalınlığında metal parçacıkları ve arkasından yine yumuşak metal katmana ulaşıldı. Matkabın her geri dönüşünde gizeme yenileri ekleniyordu. Bir defasında matkabın ucunda koyun derisinden yapılma parşömen parçalarına rastlandı; üstünde “vi”, “ui” ve “wi” harfleri görülüyordu oysa, bunun ne olduğu hala bilinmiyor. Bu ekstra bulgular, bu çukurda koskocoman ve paha biçilmez bir şey olduğu inancını destekliyordu.

Yakın tarihte de trajediler devam etti.

s-57559cfed54fd38e26c1a6e1969edc92ed69181959´a gelindiğinde çukurun başında bu defa Bob Restall ve ailesi vardı. Restall, plajdaki kanal sistemini durdurmaya kararlıydı, bu vesileyle üzerinde 1704 yazan bir kaya parçası buldu. Arkadaşları bunun önceki ekipler kadar yapılmış kötü bir şaka olduğunu söylediler fakat Restall inanmadı, kayanın çukuru yapı edenler tarafından bırakıldığına inanıyordu. 1965´te Restall bir tüneli kazmaya çalışırken tünel çöktü ve içeri sular doldu; oğlu ve iki emekçi onu kurtarmak için tünele daldılar lakin dördü de dışarı sağ olarak çıkamadı. Boğularak ölmüşlerdi.

Günümüze dek incelemeler hiç durmadı.

s-31ec6fd17909a1639637c50702094e8fc102faTeknolojinin de yardımıyla devasa meslek makineleri getirildi ve incelemeler her zaman devam etti. Daniel Blankenship, 1966´da işe 14 metrelik yeni bir tünel açarak başladı ve el işi dövme demirden yapılmış bir tırnak ve bir rondela buldu. 1967´de yine el işi bir çift makas bulundu. Makasların İspanyol-Amerikan yapımı oldukları, büyük bir muhtemelen Meksika´da yapıldıkları ve 300 takvim oldukları belirlendi. Benzer yerde kalp şeklinde bundan başka taş vardı. 60 cm kalınlığında, 19 m uzunluğunda kütükler keşfettiler, üstlerinde Roma rakamları vardı ve bazılarında çiviler bulunuyordu. Kütüklere karbon deneyi yapıldığında 250 takvim oldukları anlaşıldı, adanın batı ucunda iki ahşap yapı ve plajda 2 m derinlikte hiç kullanılmamış bir çift deri ayakkabı bulundu.

Günümüzde halen çukurun dibi görülemedi.

s-cce9cef6cddb937ba12cee1e2dd096c11838181976´da Borehole 10-X adlı cihazla keşif yapıldı. Bu cihaz 70 metre derine indirilebildi ve burada da suni boşlukların bulunduğu belirlendi. Aynı derinliğe yollanan bir kamera çarpıcı görüntülerle geri döndü. Zemin kayaydı, üç sandık görünüyordu, çevrede farklı alanlara yönlendirilmiş aletler vardı ve en inanılmazı ise bir yerde yatan bir insan bedeniydi. Bu görüntüler üstüne aşağıya balık adamların indirilmesi kararlaştırıldı lakin şiddetli akıntı ve manzara alanının sıfır olması nedenleriyle bu da başarılamadı. Bu sırada kameranın gidip geldiği yerin çöktüğü anlaşıldı ve bir daha aynı görüntülere ulaşılamadı.

Son bulgular her şeyi yine karıştırıyor.

s-c123157899926e9ffabc15b660df8672911c0fGeçtiğimiz Ocak ayında adada yer alan Roma dönemine ait kılıç, düşünülen her teoriyi yıkacak gibi. 2. yüzyıla veya daha öncesine ait olduğu düşünülen kılıç, Romalıların sanılandan fazla önce Kanada’ya geldiği ve burada yerli halkla bir savaşa girmiş olabileceğini gösteriyor. Yapımcılar şu sıralar “Oak Adası’nın Laneti” adında bir dizi belgesel çekiyor. Romalılar, Vikingler, Aztekler, uzaylılar, korsanlar, Tapınak Şövalyeleri ya da gizemli bir uygarlık… Çukuru kimin yaptığı halen muamma. Adadaki incelemeler halen sürüyor oysa birincil araştırmanın üzerinden geçen 221 yıla karşın Oak Adası gizemi devam ediyor.


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

0
Rizedio

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir